Temelinde sağlam tohumların olduğu her başlangıç yeni başlangıçlara gebedir. Sağlam tohumlardan yetişen meyve çekirdeklerinin başka topraklara dağılmasıyla, yeni ağaçlar yetişecektir. Yeni ağaçların meyveleri de yeni ağaçların yetişmesini sağlayacaktır. Bu durumu Edip Cansever “Umuş” başlıklı şiirinde çok güzel şekilde ifade etmektedir: “Bütün iyi kitapların sonunda/Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda/Meltemi senden esen/Soluğu sende olan/Yeni bir başlangıç vardır.”
Zen’in kuruluş süreci de bu şekilde başladı. 2016 yılında daha önce hiç tanışmamış arkadaşların Hacettepe Okçuluk Topluluğu (HÜOK) bünyesinde bir araya gelmesiyle ve imkansızlıktan imkan yaratma gayretleriyle Zen’in tohumları yavaş yavaş ekilmeye başlandı. Okçuluğun masraflı bir spor olması ve masrafın giderek artmasından ötürü bu sporu Hacettepe bünyesinde sürdürmenin giderek zorlaşmasına rağmen birbirine inanan ve ilerde de inanacak olan ekip arkadaşlarının gayretiyle, topluluk süreç içerisinde yaklaşık bin Hacettepe öğrencisine ulaşabildi. Topluluğun bu seviyeye gelebilmesinin temel mimarı, kendi meşgalelerine ek olarak topluluğa vakit ayırıp, emek veren öğrencilerdi. “Hacettepe’de ok atmayan kimse kalmasın.” şiarıyla yola çıkan, ülkenin sosyal problemlerine kayıtsız kalmayan gençlerin öncülüğünde, “kütüphanesiz okullara kütüphane oluşturuyoruz”, “Kurban Bayramı yardım kampanyası”, “kanser hastası çocuklara oyuncak yardımı”, “hayvan dostlarımıza yardım kampanyası.” gibi sosyal projeler gerçekleştirildi. Daha önce milli sporcu seviyesinde okçuluk ile uğraşmış öğrencilerin ekibe dahil olmasıyla, birbirlerini eğiterek ve profesyonelleşme için gerekli olan eğitim ve belgelerin yönetim kurulu üyeleri tarafından alınmasıyla gittikçe profesyonelleşen topluluk, bir üniversite topluluğunun bu seviyeye gelebilmesi açısından Türkiye’de bir ilk haline geldi.
İyi olan her şeyin bürokratik mekanizmanın çarkları arasında ezilmesinin bir kural haline geldiği ülkemizde, toplulukta bundan payını aldı ve daha iyi bir seviyeye gelebilmesi üniversite eliyle kösteklendi. Topluluk bir yol ayrımına ulaşmıştı: Ya yolun bittiğine kani olup, vazgeçeceklerdi ya da oluşan enerjiyi başka bir başlangıcın tohumu olarak kullanacaklardı. İkinci yol seçildi ve yedi kişinin öncülüğünde ve topluluğun kendisine dokunduğu yüzlerce kişinin desteğiyle Ankara’nın güzide bir semti olan Ümitköy’de, Ankara Zen Spor Kulübü kurulmuş oldu. Her ne kadar yedi kişiyle yola çıkılmış olsa da arkadaki yüzlerce kişinin desteği yola çıkanlara umut ve güç vermesi açısından oldukça önemliydi. Çünkü çıkılan yol kolay değildi. Kulüp için yer bulmaktan, tüzüğün oluşturulmasından, kulübün içinin tadilatına kadar birçok işle uğraşıldı. Daha önce eline alçı almayan, elektrik hattı çekmek nedir bilmeyen, bu yedi kişi bütün işlerin ucundan tutarak, Ankara Zen Spor Kulübünü ortaya çıkardı. Aynı yola çıkan insanların birbirine inanması önemlidir. Bu inanmışlık kulübü var eden temelden biriydi. Yaklaşık iki aylık bir tadilat ve organizasyon sürecinin sonunda kulüp, 24.09.2022 tarihinde resmi kurumlarca da tescil edildi ve yılların birikimi resmi hale gelmiş oldu. Kulübün temel amaçlarını; sporcuları en yeni ve en iyi tekniklerle donatmayı kendine görev bilen ve okçuluk sporunun dünyadaki gelişimini dikkatli bir şekilde izleyen eğitmenlerimiz öncülüğünde, okçuluk sporuna yeni sporcular kazandırmak, okçuluk sporunun hobi olarak genele yaygınlaşmasını sağlamak ve okçuluk sporunu profesyonel olarak icra etmek isteyen sporculara alan sağlamak olarak tanımlamak yerinde olacaktır. Kulüp ülkemizi ulusal ve uluslararası yarışmalarda temsil edecek sporcular yetiştirecek olmaktan ötürü kıvanç duymaktadır.
Kulübün ismine karar verilmesi için yapılan akıl yürütmelerde ayrı bir serüvendir bizce. Şahok’tan Karaca’ya, Karaca’dan Şahmeran’a, Şahmeran’dan Pars’a, Pars’tan Zen’e giden uzunca akıl yürütmeler… Zen isminde karar kılınmasının temel nedeni popülaritesinden öte Zen’in arkasında yatan felsefi düşüncedir. Kılıç sanatı, çiçek düzenleme, çay töreni ve öteki sanatlarla ilişkili olan Zen felsefesinde okçuluk, estetik bir eğlence olarak algılanmak yerine bilincin eğitimi amacını taşımaktadır. Yani yay ile ok atan nişancı, önündeki nişan tahtasını vurmak görevinin kendisine verildiğini bilincinde olmamalıdır. Yay ile ok atmada, nişancı ile nişan tahtası birbirine karşı ve iki ayrı şey olmayıp, tek bir gerçek haline gelmelidir. Okçunun amacı sadece nişan tahtasını vurmak ve okçuluk sanatında ilerlemekten öte, kendi kişiliğinden soyunmayı ve eksiksiz yetkin bir tekniği benimsemeye çalışmak olmalıdır.
Ankara Zen Spor Kulübü olarak sporcu sayımızın gün geçtikçe artmasından ötürü sevinç duyuyor ve uzun yıllar okçuluk sporunda Zen isminin duyulmasını yürekten diliyoruz.
Comments